18:37 -
No comments


liseli haykırması
ya da sizin y kuşağı, ergen, milenyum çocuğu, asosyal gibi lakaplar taktığınız çocuklardan biriyim.
ailelerimiz genelde 80 sonrası dönemi yaşamış ve olaylardan ürkmüş olan, siyasi bilgisi sağ-sol ve parti isimleri kavramlarından ileri gitmeyen orta yaş grubu.
abi veya ablalarımız ise x kuşağı denilen, çocuklukları ve bilgi birikimleriyle övünen üniversite öğrencisi veya mezunu, 80ler sonu 90lar başı çocukları.
geçtiğimiz haziran'a dek ailelerimiz tarafından asosyal, abi ablalarımız tarafından ise apolitik olmakla suçlanan ve yine onlara göre bilgisayar başından ayrılmayan tembel çocuklardık.
oysa biz abi ve ablalarımızdan daha kaliteli müzikler kitaplar ve filmlerle ilgilenip anne babalarimizdan daha fazla araştıran ve politika hakkındaki tek eksiği bir taraf olmak olan, teknolojiyi tutarlı (?) ve yararlı kullanabilen ve en önemlisi bir mizah anlayışı olan bir nesildik, tek derdimiz; bütün bunları kimseye anlatamıyorduk. onların gözünde "televizyon kanallarını düzenleyen çocuk" ya da "zeki ama çalışmıyor" kavramlarından öteye geçememiştik.
biz farkındaydık aklın ders notlarından ibaret olmadığının, ama kimseyi buna inandıracak kadar cesur değildik.
sonra bir şeyler oldu. ağaçlar kesilecek dediler. elimizin en alıştığı yer olan klavyelerimiz haykırdı, bir anda ellerimizde ilaçlı su, sokaklarda bulduk kendimizi. gece 6'dan sonra tek başımıza çıkmaya korktuğumuz sokaklarda, gece 1'de bağırırken: "bu daha başlangıç mücadeleye devam!"
atatürk sevgisiyle büyütülen son nesil, yeni bir kurtarıcı gelmeyeceğini anladı, bu sefer anlatabildi de.
aramızdaki tek farkın rengimiz olduğu insanlarla el ele, hiçbir bayrak altında kalmadan, tek ortak düşman faşizme karşı rengarenk bir şey mücadele verdik.
ve gösterdik gücümüzü, büyüğümüze se, zorbamıza da...