16 Mart 2014 Pazar

05:29 - No comments

şiir


korkma

sus
sus ve dinle
sonsuz gürültüsünü bütün dalgaların
uçuşup giden buharlarını denizlerin
bulutları dinle
bir zamanların dev okyanusları olan
siyah ve beyaz bulutları

düşünme
sakın düşünme
zira son birkaç kelime kaldı aklında
son şarkıların
dünyaya yazılmış ve aşka adanmış şarkılar
halatların kopuyor
dur ve dinlen
bekle

ışığını yak
hava ne kadar aydınlık olursa olsun sönmesin fenerlerin
güneş kıskanana kadar parla
korkma
korkma ve sadece dinle
kokusunu alana kadar dinle
saçlarının arasından kopan bir kasırga kadar sert
ve gözlerinin çığlıkları kadar çaresiz
bir gemi
seninle

saat

benimle kaldığın her dakika sana
sana adanmış saatlerimdir
onların yarım kalan rüyaları var
uyanamayacakları kadar renkli
dokunamayacakları kadar zehirli
sarılamayacakları kadar soğuk
uyuyamayacakları kadar karanlık
onların büyük sıkıntıları var

13 Mart 2014 Perşembe

01:30 - No comments

berkin elvan için bir şiir kurma çalışması

sen
sen çocuk
sen öldün
öldün ve gelmeyeceksin geri
öfkeleri çürümeyecek
toprak seni çok sevecek
tıpkı bizim gibi

sen
sen çocuk
umudumuzdun
umudumuz öldü ve belki bir gün gelir geri
öfkemiz çürümeyecek
biz seni hep seveceğiz
tıpkı annen gibi

sen
sen zalim
sen artık yoksun
seni tükürüp atacak bu toprak
bu öfke
senin sonun ancak kendinden olacak
toprak seni hiç sevmeyecek
tıpkı bizler gibi

güneş, çocuklar
elbet bir gün bize de doğacak
ve bir aziz çıkıp öyle ölecek ki
hiçbirinize ölüm kalmayacak

7 Mart 2014 Cuma

13:27 - No comments

şiir

bugün

beraber kardelenler üflediğim kadın
merhaba
bugün buraya seni duymaya geldim
görmeye değil
seni biraz olsun okumaya geldim
koklamaya değil
çok uzun yollar geçmedi üzerimden, ilk sana geldim
tenine değil
gözlerine hiç değil
ben bugün sana bir şeyler söyleyeceğim
ben bugün sana biraz ağlayacağım
ama konuşmayacağız
çünkü ben bugün sana
ve bütün gökyüzüme
ve kalan her güneşime
yazmaya geldim

mavi

evet varsın
evet bazen derinlerindeyim bulutlarımızın
bizim
biraz hayalden de olsa
birazcık
devrimlerimiz var
kadınlarımız ve çocuklarımız en çok
birkaç kitabımız
binlerce hayalimiz
gel, gel ve gel
seninle her şey mavi

girdap

balıklardan korkma
balıklar seni sadece sever
sen hiç mutsuz balık gördün mü?
sen hiç ağlayan bir vatoz gördün mü
vicdan azabından ölen bir palyaço balığı
aşk acısı çeken bir ıstakoz
girdaplarında kaybolduğu okyanusu
özleyen bir kaplumbağadan başka
sen hiç
duygulu bir deniz gördün mü?

burası

burdayım.
az kaldı.
fırtınaların ağaçları sökemediği ormanlar.
düşündüm.
yolda.
yüz yıldır kadındı rüyalardaki
yüz yıllık karımdı artık.
burdayım.

kar nasıl yağar?

bak şimdi
sana nasıl kar yağar anlatacağım
o kadar anlatacağım ki
kar utanıp yağacak
bak şimdi
önce bir deniz düşün
poseydonun içinde yaşadığı büyük okyanusu düşün
şimdi adına pasifik diyorlar
poseydon güneşleniyor
sonra gökte
sonra gökte amfitre’yi görüyor
güneşini görüyor
güneşimi gördüm
eriyor
poseydon bile eriyor
sonra üşüyor poseydon
amfitre o kadar uzak kalıyor ki
poseydon evinden o kadar uzakta ki
geri bile dönemiyor.
çok kızıyor poseydon
o kadar kızıyor ki donuyor soğuktan
kırılıyor sonra parçalanıyor
dökülüyor
işte sevgili, işte rüya
kar işte tam böyle yağıyor.